Merhabalar,
2022 yılına ait bu ilk yazımda; 28 aralık 2021 tarihinde gerçekleşen Sabancı Üniversitesi IICEC Konferansı’nda açıklanan Türkiye Elektrikli Araçlar Görünümü isimli raporun çıktılarına değinmek istedim.
Bildiğimiz gibi Avrupa Birliği ve Çin öncülüğünde global pazarların fosil yakıt kullanan içten yanmalı motorlu taşıtlardan elektrik enerjisi kullanan taşıtlara dönüşümü hız kazanmış durumda.
Bu raporda; ülkemizde 2030 yılına kadar Yüksek Büyüme Senaryosu‘nda %35 pazar payı ile toplam 2 milyon, Yavaş Büyüme Senaryosu‘nda ise %16 pazar payı ile 930 bin bataryadan elektrik motorlu (BEV) otomobil ve hafif ticari taşıt satılması öngörülüyor.
Aslında bu rakamlar her iki senaryo için de bana göre iddialı. Halen ülkemizin yollarında giderken BEV dediğimiz bataryadan elektrik enerjisi tüketen, yani sıfır karbon salımı yapan 10 bin adet dahi taşıt yok. Yavaş büyüme senaryosuna göre baksak dahi 930 bin adet sıfır karbon salımı yapan BEV taşıtı yollarımızda görmek için yılda ortalama 100 bine yakın adette satılmaları gerekiyor. Ülkemizin dinamiklerine bakarsak olmaz değil tabii. Ama kişi başı satın alma gücümüze bakarsak kolay da değil.
Ülkemizin yollarında bu sayılarda bataryadan elektrik tüketen hafif taşıt görmemiz halinde petrolden ne kadar tasarruf ediyoruz sorusuna yanıt IICEC raporunda şöyle veriliyor:
Yüksek Büyüme Senaryosu‘na göre yollarımızda 2030 yılında 2 Milyon BEV gördüğümüz takdirde 5 Milyar varil benzin eşdeğeri petrol tasarruf ediyoruz. Buna göre IICEC raporu; 2021 petrol fiyatlarıyla kabaca 2,5 Milyar $ tasarruf hesaplıyor. Öte yandan tamamen yenilenebilir, yani yeşil kaynaklardan temiz elektrik enerjisi ihtiyacımız 6 Terawatt saat oluyor ve bunun yatırım bedeli 1,3 Milyar $ olarak veriliyor. Yani nette 1 birim yatırım ile 2 birim tasarruf elde edebiliyoruz.
Tabii devletimizin akaryakıttan aldığı ÖTV gelirinden burada söz edilmemiş. Dolayısıyla ileride devletimizin akaryakıt tüketimi azaldıkça yaşanacak ÖTV gelir kaybını nasıl telafi edeceğini de hesaba katmak iyi olacak.
Rapor; karbon salımının da 2030 a kadar nasıl azalacağını da söylüyor. Ülkemizde enerji üretiminden sonra en fazla karbon salımı karayollarında meydana geliyor. Yüksek Büyüme Senaryosu üzerinden bakıldığında 2030 yılına kadar 2 milyon insanın karbon ayak izine eşdeğer, 10 Milyon Ton Co2 salımından kurtuluyoruz. Bir başka deyişle bu senaryoda 2028 yılından itibaren karayollarında Co2 salımı azalmaya başlıyor. Ülke olarak 2053 yılında karbon nötr bir ülke olma hedefimize katkı yapan bir gelişme..
Gerekli şarj altyapısına gelince; Rapor Yüksek Büyüme Senaryosu halinde 2030 yılına kadar kamuya açık alanlarda 200 binin üzerine şarj soketi gerektiğini söylüyor. Yani her 10 BEV taşıt için bir şarj soketi gerekiyor. Doğru akım veren hızlı şarj soketleri olarak Yavaş Büyüme Senaryosu için 2030 yılına kadar 20,000 adet, Yüksek Büyüme Senaryosu için ise 40,000 adet şarj soketi gerekli. Ciddi bir şarj altyapısı ağı yatırımı bizleri bekliyor.
Yapılacak şarj altyapısı yatırımının işletmesi devreye girdiğinde ülkemizin toplam elektrik enerjisi talebini sadece % 1,5 etkiliyor. Yani bir risk yok. Ancak puant enerji talebi %5 kadar etkilenecek görünüyor. O zaman çeşitli akıllı sistemlerle özellikle büyük şehirlerde enerji tüketiminin optimize edilmesi gerekecek.
Sonuç olarak Rapor bize önümüzdeki 10 yıl için çok önemli yatırım ve gelişme fırsatlarını gösteriyor. Otomotiv, şarj alt yapısı, elektrik enerjisi, batarya ekosistemi ve inovasyon odaklı teknolojiler üzerinde yatırım için yeni fırsatlar olacak.
O zaman ülke olarak 2053 yılında net karbon nötr hedefimize bizleri ulaştıracak devlet politikalarının tavizsiz yürütülmesi, yeşil enerjiye dönüşümün taviz verilmeden güvence altında olması, kamu-sanayi- özel sektör eşgüdümü ile insan kaynaklarının güçlendirilmesi ülkemiz için artık çok daha önemli olacak. Aksi halde otomotivde hep övündüğümüz üretim ve ihracat gücümüzü 2030 a gelirken bulamayabiliriz.