Çarşıdan aldım bir tane
Belirli bir konudan iyi anlayan ve bir anlaşmazlığı çözümlemek için kendisine başvurulan kimse, uzman, ehlihibre, ehlivukuf. TDK tarafından “Bilirkişi” için yapılan tanım tam olarak böyle.
Bilirkişinin kurumsallaşmış haline de Eksper deniyor günümüzde.
Son yıllarda teknolojinin sağladığı yeni imkânlarla e- ticaret denilen ve alıcı ile satıcıyı on-line buluşturan mecralarda ticaret öylesine hızlandı ki günümüzde her markanın bir de e-ticaret mağazası var artık. Teknolojinin getirdiği bu nimetlerden de sadece kurumsal yapılar faydalanmıyor elbette. Şahıslar da e-ticaret ortamlarında yeni veya kullanılmış ürünlerini satarak bir ticari hacim oluşturuyorlar. Doğal olarak burada gerçekleşen ticaretten payını almak isteyen devlet aynı zamanda bu alandaki trafiği düzenlemek için bir takım devlet dışı hakemler atadı.
Biz, daha çok ‘2. El Araç Satışında Garanti ve Ekspertiz Zorunluluğu’ konusunu düzenleyen yasadan söz edeceğiz burada. Düzenleme öncesi dönemde ikinci el oto pazarında tüketiciler öylesine mağdur edildi ki, bu mağduriyetleri konu alan davalarla uğraşmak devletin kapasitesini aşmaya başladı. Sonunda devlet, piyasa düzenleyici rolünü sürdürebilmek için 2019 yılı itibari ile ilgilenenlerin herhangi bir sigorta şirketinin sitesinde detaylı olarak bulabileceği kurallarla, yaşanan bu mağduriyetlere ve ağır iş yüküne sebep olabilecek uygulamalara bir son verecek adımları attı.
Oto Ekspertiz firmalarının önemli bir bölümünün doğumu da bu yasal düzenlemeler sonrası gerçekleşti. Özellikle sıfır araç satan büyük markaların 2. el reyonlarını yönetenler, bu dönüşümden büyük memnuniyet duyarak düzenlemelere hemen ayak uydurdular.
Ekspertiz raporunun önemi
Düzenleme ile alım- satım işlemini notere taşıdığınızda ekspertiz raporunu ibraz etme zorunluluğu alıcıyı bir takım kötü niyetli senaryolardan korurken, satıcıyı da koruyor. Çünkü ekspertiz raporunda aracın kondisyonu ile ilgili yapılan değerlendirme Oto Ekspertiz firmasını bağlıyor.
Oto Ekspertiz firmaları yaptıkları her denetleme sonrası rapora imza attıklarında 5 bin kilometre veya 3 ay süre için aracın güvenilirliği hakkında garantör oluyorlar. Burada da devreye sigorta şirketleri giriyor, çünkü Oto Ekspertiz firmaları her ne kadar son teknoloji ve özenle de işlerini yapıyor olsalar da kul yapısı bu makinelerin öngörülemeyen arızalar çıkarması söz konusu. Ortaya çıkabilecek bu arızalar için üstlendikleri garantör rolünün olumsuz yansımalarından sakınabilmek için bu firmalar kendilerini sigorta ettiriyorlar. Her bir rapor için alınan poliçe firmaları öngörülemeyecek bu arızalara karşı korumuş oluyor.
8 yaş, 160 bin kilometre sınırı
Buraya kadar her şey olabildiğince olması gerektiği gibi ama işin bir de başka tarafı var; çıkan yeni yasa 8 yaş ve/veya 160.000 kilometrenin üzerinde yol kat etmiş araçları kapsamıyor.
Türkiye’de trafiğe kayıtlı motorlu taşıt yaş ortalaması 13,4 ve kayıtlı 20 yaş otomobillerin payının %22 olduğuna baktığımızda başlangıçta saydığımız 2. el araç alıcısı memnuniyetsizliği ve yargıya bu memnuniyetsizliği taşımada hâlâ önemli bir potansiyel olduğunu görebiliyoruz. Yüksek enflasyonist dönemlerde araç almanın ne kadar zor olduğunu 90’lı yıllarda deneyimlemiş bir ulus olarak bir süre daha ikici el oto pazarlarının revaçta olacağını düşünebiliriz. İşler iyi gider, ülke ekonomisi gelişir, sıfır araç sahibi sayısı artar ve araçların ortalama yaşı aşağılara inerse yasada yer alan 8 yıl ve/veya 3 ay hedefine de ulaşılır.
Basın yansımalarından görmüş olanlarınız vardır; önü başka arkası başka bir araçtan alınmış ve kaynak ile dikilerek birleştirilmiş araçlar bile pazara sunulabiliyorken çıkarılan bu 2. el yasasının her yıl ülkedeki araç yaş ortalaması temel alınarak güncellenmesinin tüketici haklarını korumak için doğru bir adım olacağını düşünüyorum.