DeÄŸiÅŸimin ayak sesleri
DeÄŸiÅŸimin ayak sesleri
İletişim dünyasında teknoloji devrimini tetikleyen gelişmeler otomotiv sektöründe yeni bir sürecin kapısını aralıyor.
Sektörün öncü markaları bu sürece ayak uydurmanın doğum sancılarını çekiyor. Otomotiv sektöründe hibrit araçlarla önü açılan yeni dönemde en büyük sorun standardizasyon olarak karşımıza çıksa da, bu aşılmaz bir durum değil.
Otomobil tutkunlarına daha geniş seçenekler sunmaya hazırlanan yarı otonom araçlar beklenenden daha kısa sürede yollarda boy gösterebilir.
Bu durum, dünyanın önde gelen otomotiv devinin sonunu getirecek kadar hızlı olabilir.
Telefon sektöründe son 25 yılda gelinen süreci hatırlamakta fayda var.
Sektörde araç telefonlarına milyonlarca dolar yatırım Motorola baÅŸta olmak üzere çok sayıda elektronik ÅŸirket hala geleceÄŸi iyi görememenin sancılarını çekiyor. Ara ürün olarak karşımıza çıkan ÇaÄŸrı Cihazları‘nı aranızda hatırlayan var mı? Daha geriye giderek, çevirmeli telefonlardan, tuÅŸlu ev telefonlarına geçiÅŸin büyük büyük bir teknolojik yenilik olarak boy boy gazete ve TV reklamlarında kendini gösterdiÄŸini eminim çoÄŸumuz unuttuk..
İşte böyle tarihi tekerrür dönemine tanık oluyoruz.
Hibrit otomobillere yapılan milyarlarca dolarlık AR-GE yatırımı bir çırpıda çöpe gidebilir.
Yakıt tasarrufu için kurulan yüzlerce sistemin üreticisi şirketler için sancılı bir dönemin eşiğine geldik.
Petrole dayalı yakıt yerine alternatif yakıt arayışı muhtemelen uzun bir süre daha ertelenecek gibi görünüyor. Volvo, KIA, Hyundai gibi markaların son günlerde yazılım teknolojisinin en yeni marifetlerini eklediÄŸi modelleri için duyurular yaparken beyaz eÅŸya devi Bosch’un da akıllı otomobil sektörüne yatırım yaptığı haberleri gelmeye baÅŸladı.
Yeni süreci iyi analiz edenler, geleceği iyi okuyanlar öncü olmakla kalmıyor, aynı zamanda batmaktan kurtulmayı başarıyor.
Türkiye Cumhuriyetin 100. yılını ‘Milli Otomobil’ aÅŸkının ilk modelleri ile süsleme hazırlıkları sürerken, sektörden gelen uyarıların dikkate alınmaması oldukta manidar.
Çok sayıda ülkede petrole dayalı araçların 2020’den itibaren aÅŸamalı olarak terk edildiÄŸi bir dönemde, Türkiye’nin motorinli araçta ısrar etmesi akıllara zarar bir tercih olarak gösteriliyor.
Çok sayıda AB ülkesinde motorinli otomobillerin trafiÄŸe çıkışının yasaklandığı bir dönemde, Türkiye’nin tercihini demode mazotlu motorlarla yolları ‘Milli’ otomobille doldurması hiç akıllıca deÄŸil.
Kendi uçağını, kendi motorunu, otomobilini yıllar önce üretmeyi, dünyanın önde gelen ülkelerine satmayı baÅŸaran genç cumhuriyetin dinamik ruhunu, kitleleri hamaset dozu yüksek ‘Milli’ hislerle örselemeye kimsenin hakkı yok.
Dünya otomotiv sektörünün yeni rotasını petrolsüz, motorsuz, otonom araçların belirleyeceÄŸini görmemek Türkiye’nin bu konuda büyük bir pazarda sadece tüketici rolünde kalmasına neden olacaktır.
Bu konuda sektörün ortak sesi olan Sivil Toplum KuruluÅŸları’nın suskun kalmasını da oldukça manidar bulduÄŸumu belirtmekte fayda görüyorum.
TÃœBÄ°TAK baÅŸta olmak üzere çok sayıda üniversitenin kendi kısıtlı imkanlarıyla geliÅŸtirdiÄŸi projeler üç beÅŸ bin dolarlık destek bulamadığı için universal yarışmalara katılamazken, kaynağı ÅŸaibeli bir projenin ısrarla ‘Milli Otomobil’ olarak kabul görmesini anlamak mümkün deÄŸil.
Çin, ABD, Japonya, Fransa, Almanya ve Güney Kore ÅŸirketlerinin başını çektiÄŸi yeni nesil araçlar Türkiye yollarında sessizce çoÄŸalırken yeniden ‘Milli otomobil’ arayışına girmenin ne anlamı var?